Bir bilinmezlik çölünde
Kalmış bir başına
Uruk arslanı
Gılgameş
Çölün ortasında
Yüreği derya

Cenneti anlatmışlar ona
Fırat kıyılarından daha zengin
Ve daha bir suna
Koşuyor
Sarı çölden
Yeşil vahaya

Toplanmışlar
Güneş tanrısı Şamaş,
Savaş tanrısı Bel,
Ateş tanrısı Gibil,
Ay tanrısı Nannar,
Ve diğer tanrılar.
Bir denge kurmuş sanki
İlahi kalabalık
Gılgameşin etrafında

Uruk
Sümer ülkesinin başkenti
Tanrılar tarafından
Ilıman bir iklimle korunan
Bu şehir
Civar köyleri
Yağmacılardan korurdu

Uruk kentinde yaşam
Üç boyutlu
Bir boyutta Uruk halkı
Birinde tapınak hizmetçileri
Diğer boyut yedi bilge dünyası

İşte şehrin tapınakları
Anu, İştar, Eanna
İhtişamlı, eşsiz ve yüksek
Tanrılarla konuşmak için

Yaşlı kadın Ninsun
Ulu bilge
Rüzgar gibi sesi
Doğruyu ve düşünmeyi aşıladı
Sesiyle Gılgameş’e

İşte ilk öğreti
Korkuyu yenen cesaret
Sevincin bir parçası
Sevinç, cesaretten daha kudretli

Gılgameş
Gözlerinde kırmızı aslan gülüşü
Yüreğinde sevincin bir parçası cesaret

Gılgameş’in gözünde
Yaşam basit ve sade
Görev, yükümlülük ve maceradan ibaret
Zor olanlar ise insanlardı

Yedi bilge mağarasıyla
Tapınaklar arasında
Bir elçiydi Gılgameş
Bilgeler ihtiyar
Öğretileri
Yılların tecrübesi

Kral Dimuzi ölünce
Tanrılardan güç alan
Lider arandı
İhtiyar bilge
Davudi bir sesle
Kraliyet asasını
Gılgameş’e uzattı
‘Büyük tufandan sonraki
Yirmi sekizinci kral’ diyerek

Yeminlerin en berrak ve sadesi
Gılgameşin dilinde
‘Hizmet eder gibi hükmedeceğim
Hükmeder gibi hizmet edeceğim’

Sade giysiler içinde
Gılgameş
Tacın, asanın, mantonun değeri yok
Halktan biri kadar yalın
Kral kadar mağrur

Geniş bir ülkenin kalbi
Sanat, zanaat, din, politika
Ve ticaret merkezi Uruk
Gılgameş’in emrinde
Dünyada eşi olmayan
Surlarla çevrilecekti

Topladılar
Taş ustalarını, duvarcıları
Eli kalem tutanları
Ve düşünebilen tüm insanları
Çöle ve düşmana karşı
Uruk korunacaktı

Gılgameş
Üçte ikisi tanrı
Üçte biri insan
Azim ve inanç
En tanrısal yanı
Tamamladı şehri kuşatan surları
Uruk eşsiz bir çiçek gibi açtı
Bolluk ve bereket
Fırat kıyısındaydı

Gök tanrıçası Ma
Topraktan biraz kil aldı
Gılgameş’e denk birini yarattı
İçine yaşam üfleyince
Güçlü Enkidu bozkır ortasındaydı

Enkidu
İri yarı, vahşi ve güçlü
Gökyüzü sakinlerinden biri kadar
Perçemleri ve sakalları uzun
Gözleri parlak yıldız misali
Göbeği olmayan göksel çocuk
Gılgameş’in beklenen dostu

Bilge ana Ninsu
Devam ediyordu öğretiye
Rüzgar gibi sesiyle
Aynı varlığın sağ ve sol parçası
Gılgameş ve Enkidu’ya
Öğütlerde bulundu
‘Tehlikelerden sakının
Tanrılara karşı günah işlemeyin
Kudreti sizden az olanları koruyun’

Uzaklarda kuzeybatıda
Lübnan diye bir ülke
Lübnan’da Hermon dağı
Sedir ağaçları ile süslenmiş
Ormanı koruyan
Gulyabani Humbaba
Kötülükleri toplamış
Geçit vermez orman içine

Kartalların uçmaya cesareti yok
Hermon dağında
Humbaba
Tarif edilmez dehşetin ta kendisi

Gılgameş kararlı
Hermon dağının kalbinden
Sedir ağaçlarını sökecek

Enkidu
Humbaba’ya bulaşmama yanlısı
Gılgameş ikna eder Enkidu’yu
Bilgelerle konuşulur
Yolun haritası
Tavsiyeler alınır

Yaşlı ana Ninsun
Kehanette bulundu
Tanrılardan güç ve merhamet istedi
Savaştan galip gelmek için
Yalnız değil atrık Gılgameş

Kuşandılar
Altın kabzalı kılıçları
Üç talent ağırlığındaki baltaları
Ve zırhlı giysileri
Elli gözü pek asker yanlarında
Fırat kıyılarında
Çıktılar Lübnan yolculuğuna

Birçok gün
Birçok gece
Fırat nehrinde yol aldılar
Ulaştılar düğüm noktası kıyı şehrine
Mari
Büyük tufandan sonra kurulmuş
Onuncu şehir
Mari’de geçen iki gün
Sonrasında kızgın çöl

Haritadaki  yerleşim birimleri
Aşılıyordu sırayla
Palmarya vahası
Orontes vadisi
Bukea ovası geçildi
Ulaşıldı koyu yeşil göle
Ardından Kadeş
Kayalıkların geçit vermez kalesi
Sonrasında beklenen orman

Orman sessiz ve karanlık
Askerlerin duyduğu
Katırların kalp sesleriydi sadece
Kuş ve böcek sesleri
Terk etmişti ormanı

Ürperten suskunluk
Korkuyu getiriyordu
Korku suskunluğu

Enkidu ve Gılgameş
İçlerinde korku ile cesaret
Karmaşayla ilerliyorlardı

Ormanın kapısında
Hayalet Adad
İlk karşılaşılan
Korkunç ve devasa
Adad’ı alt etmek için
Eski Uruk kralı
Lugalbanda’nın ruhu
Yetişti Gılgameş’in imdadına

Çetin bir çarpışma sonrası
Adad’ın kafası
Patladı  Enkidu’ nun kılıç darbesiyle

Humbaba küçümsedi
Gılgameş ve Enkidu’yu
Göklere alevler püskürterek

Hava tanrısı Wer
Gökyüzünün efendisi Şamaş’tan
Emirler aldı
On üç farklı rüzgarı
Kükreyerek Humbaba’ya yolladı

On üç rüzgar
Ve Enkidu’nun oku
Hermon dağını Humbabaya mezar yaptı

Barış gelmişti artık
Hermon dağına
Ve Lübnan topraklarına
Ormanda kuş sesleri
Bir baştan bir başa

Sürekli güneşe yürüdü
Enkidu rüyasında
Bozkırlarda sekerek
Dicle ırmağına ulaştı
Ardından Kerha ırmağı
Irmaklar sonrası
Başı dumanlı bir dağ
Dağın zirvesine tırmandı
Zirvede ilahi bir ateş
Çevresinde tanrılar
İki insanın kaderini konuşuyorlar
Enkidu  dinlemeye başladı

Tanrı Enlil’in gözünde
Günahkardır Gılgameş ve Enkidu
Hermon dağından sedirleri keserek
En büyük günahı işlediler

Tanrı Anu
Gılgameş’ten yana
Şamaş ise kaderden

Anu tekrar söze başladı
Ormanın kapısını açan
Humbaba’yı öldüren
Sedirler kesilsin diye ısrar eden
Enkidu
Hak edendir ölümü

Konuşmalar tamamlandı
Enkidu ölmeli diye yazdı
İlahi kader

Amansız bir hastalığın pençesinde
Enkidu
Ormanın kapısını açarken
Koluna ilişen illet
Tüm vücudunu sarmıştı

Enkidu’nun ruhu güvercin kadar hafif
Bedeni cansız ve ağır
Ruh ve beden
Ayrı yönlerde artık

Ağıtlar yakıldı
İnsanlar siyaha büründü
Uruk şehrinde
Dicle, Kerha, Ulai ırmakları
Ardından gözyaşı döktü

Susa
Elam ülkesinin başkenti
Kerha ırmağının kıyısında
Dicle’nin doğusunda

Susa’lı akıllı adam
Sutruknahunda
Yaşlı gezgin
Kültürlerin bilgesi
Tanımak arzusunda
Tüm kültürleri
Uruk’u ve Gılgameş’i

Sutruknahunda
Uruk’a ulaşınca
Gördüklerine şaşmadı
Herşey anlatıldığı kadar harika

Gılgameş ile bilge
Yaşamı tartıyorlar
Ölüm konuşmanın bir kefesinde
‘Ölüm bize ne kadar yakın
Biz kabullenmekten o kadar uzak’
Dedi yaşlı bilge

Kimdir boşa yaşamayan?
Ölümün olduğunu bilip
İyilik ve güzellik bırakan
Mutlu insan

Devam etti anlatmaya
Ölümsüzlük otunu
Mutlular adası Tilmun’u anlattı
Tilmun nerede?
Kimse bilmiyor

Ölümsüzlük
Gılgameş’in özleminde
Kuşanarak çıktı yola
Hangi yöne?
İçinden gelen sesle
İlerliyor sarı çölde

Ölümsüzlük yolunda
Maşu dağı
Işığın zerresi yok içinde
Akrep insanlar dağın çevresinde
Cehennem misali
Çift zirveli bir dağ
Diğer adı İkiz Dağ
Hayvan eğeri gibi

İkiz dağın kapısında
İki korkunç nöbetçi
Cehennem bekleyenleri

Gılgameş
Duygulu sözler söyledi
Gerçeği, cesareti
Aradığı sonsuz yaşamı anlattı
Nöbetçiler duygulandı izin verdi  Gılgameş’e

Maşu dağında karanlığın en tarifsizi
Ne  bir ışık, ne de bir ses
Var olan tek şey
Diri, diri gömülme hissi
Karanlık dağı aşmak
Cesaret ve içsel aydınlık işi

Karanlıkta umutla ilerledi
On ikinci çift saatin sonunda
Güneş ışıkları
Gılgameş’i selamladı
Eşsiz elmas bahçesi karşısındaydı

Açlığı ve susuzluğu
Hissetti elmas bahçesinde
Açlık ve susuzluk
Elmaslardan  değerli

Kuşlar vardı Gılgameş’in tepesinde
‘Elmasları kopar’ diye bağıran
Kopardığı elmas
Akkor oldu tenini yaktı
Değerli taştan bir canavar
Gılgameş’e saldırdı
Kaçıyordu
Yakut canavardan
Elmas bahçesinden
Yaşamak isteğiyle
Sonunda
Yıldızlara ve kumsala ulaştı

Gılgameş
İnsan sesine hasret
Yürüdü kıyı boyunca
Sazdan bir kulübe gördü
Kulübede hancı kadın
Siduri Sabitu Gılgameşe seslendi
‘Ölüm insanlara
Ölümsüzlük tanrılara verildi
Ölümsüzlüğü aramak
Maceradan ibaretti’

Gılgameş kararlı
Gidecek mutluluk adası Tilmun’a
Ölümsüzlüğü bulmaya

Hancı kadın Siduri
Tek gidiş yolunu
Ormandaki Urşanabi’yi anlattı

Urşanabi
Ölüm suyundan geçebilen tek adam
Tilmun’a tek gidiş yolu

Fırtınalı bir yolculuk
Sonunda Tilmun kıyısı
Kıyıda ölü deniz
Ölü denizin ölüm suyu
Bir damlasına dokunmadan
Adaya çıkılmalı
Başardılar zoru
Zor olan adaya çıkışı

Ölümsüz iki ada sakini
Ziusudra ve Utnasudra
Büyük tufanın kurtarıcıları
Ölümsüzlüğün armağan edildiği
İki kişi

Mistik bilginin kaynağı Ziusudra
Anlatmaya başladı
‘Gökyüzündekileri
Yeryüzündeki tanrıları
İnsanın yaradılışını
Tanrılar arasındaki kargaşayı
Büyük tufanı
Büyük tufanı haber veren
Gören gözlerin efendisi Ea’yı
Canlıları kurtarmak için
Ea’nın gemi planını
Tufandan sonraki yaşamı
Ziusudra ve Utnasudra’ya
Tanrıların ölümsüzlük armağanını
Mutlular adası ve Tilmun’u
Nasıl sunduklarını
Tanrılarla birlik içindeki
Yaşamlarını anlattı

Ölümsüzlük için
Tüm tanrılar toplanmalı
Gılgameş’in etrafına

Herşey küçük bir sınavla başladı
Altı gün yedi gece
Uyumayacaktı
Yolculuğun ağır yorgunluğu
Çöktü Gılgameş’in gözlerine
Altı gün yedi gece uyudu
Bir ölümlü gibi

Kader kitabında yazılan
Yaşam için
Gılgameş geri dönüyordu
Bilgi ve tecrübeyle
Bir de küçük bir armağanla

Ziusudra tarif etti
Adada gizlenen
Gençlik otunun yerini

Bir tutam ot yiyince
Gılgameş’in gençliği
Geri gelecek
Yaşlılığı gecikecekti

Tekne yolculuğuyla
Ulaştılar gençlik otuna
Bir öbek ot  Gılgameş’in çıkınında

İlk dinlendikleri ada
Gılgameş kuyuda
Su aramakta
Çıkını kuyunun yanıbaşında
Bir yılan ulaştı gençlik otuna
Gılgameş yetişemedi
Yılan gençleşerek kabuğunu değiştirdi

Gılgameş ağlıyordu
Bir acı duydu yüreğinde
Felaketti bu

Herşey bir öğreti
Uruk’tan Tilmun’a kadar
Yaşanan herşey

Gılgameş karar verdi
Dönecekti Uruk’a
Küçük yelkenli
Bir de Urşanabi
Çıkmışlar yola

Dalgalar, gök gürültüsü
Büyük tufan misali
Bir kıyamet
Parçaladı yelkenliyi

Urşanabi kayboldu
Gılgameş
Bir tahta parçasının sırtında
Gençlik otunu da yese
Ne fayda
Ölüm işte şuracıkta

Herşey süt liman olunca
Gılgameş minnet duydu
Tahta parçasına

Bir kayıkçının  eliydi
Gılgameş’i sudan çıkaran
Ve getiren şehri Uruk’a

Yaşam olgunlaştırmış Gılgameş’i
Maceraperest, gözükara adam
Yok ortada
Sabır ve tecrübe abidesi
Gılgameş

Sinnunni
Uruk şehrinin şairi
Oturdu Gılgameş’in yanıbaşına
Dinledi kralın tüm macerasını
Düşüncelerini de katarak
Yazdı Gılgameş Destanı’nı
Gılgameş’in sonsuz yaşam arayışını